Oyun İndirsek ™
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Oyun İndirsek ™

Hosgeldiniz İyi Hizmet İçin Üye Olunuz !!!
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Okul için Kitap özetim

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Biga2
AdministratoR
AdministratoR
Biga2


Erkek
Başak Mesaj Sayısı : 364
Yaş : 33
Nerden : Ankara-Biga2 Sok.
İş/Hobiler : Futbol - Oyun
Tuttugu Takım : Okul için Kitap özetim D1e2ee3fede4072d5e25570324a07802
Dikkat : <marquee><font color=red>Daha kaliteli hizmet alabilmek icin Profil bilgilerinizi eksiksiz doldurmanızı tavsiye ederim !! Admin !!</marquee></font>
Başarı Derecesi : Okul için Kitap özetim Dsfsdfsdfffsdno4
ÇALIŞKANLIK : Okul için Kitap özetim 8speraktifyenh11xg4
Kayıt tarihi : 23/11/08

Kullanıcı Hesabı
Para Para: 500
PUS PUS: 500
Aktiflik:
Okul için Kitap özetim Imgleft10000/10000Okul için Kitap özetim Emptybarbleue  (10000/10000)

Okul için Kitap özetim Empty
MesajKonu: Okul için Kitap özetim   Okul için Kitap özetim Icon_minitimePerş. Mart 26, 2009 8:05 pm

Kelile ve Dimne Özeti:

Vaktin birinde Hindistan ülkesinde Debşelem
Şah adın¤da bir hükümdar yaşardı. Halkı ve ülkesi için çalışmayı çok
severdi. Gecesini gündüzüne katardı. Bu yüzden ülkesi geliş¤tikçe
gelişmişti. Halkı da oldukça mutluydu. Debleşem’in il¤ginç bir özelliği
vardı. Çok çalışmanın yanı sıra eğlenceden de çok hoşlanırdı.
Günlerden bir gün, bir eğlence kurdurdu. Yediler, içtiler. Sofrada kuş
sütü bile vardı. Çalgıcılar türlü şarkılar çaldılar, söylediler.
Padişah eğlence bittikten sonra bazı bilgin ve dü¤şünürleri huzuruna
çağırttı. Onlarla söyleşmek istedi.
Konu cömertliğin yararlarıydı. Bilginler ve düşünürler eli açık olmak
gerektiğini savundular. Bu konuda çok ileri gitti¤ler. O denli övdüler
ki cömerdi, padişah Debşelem heyecan¤landı, bütün hazinelerinin
kapısını açtırdı. Ne varsa hazine¤sinde halka dağıttı. Yoksullar zengin
oldu. Zenginler daha da zenginleştiler. Ülkede bir tek yoksul kalmadı.
Padişah Debşelem o gece bir rüya gördü. Düşünde nur yüzlü bir ihtiyar
Debşelem’e şöyle diyordu: - Ey yüce padişah, hazineni Allah yolunda
halka dağıt¤tın. Bundan Allah çok hoşnut kaldı. Ve seni ödüllendirecek.
Sabah kalkar kalkmaz atına bin. Doğuya doğru git. Orada se¤ni bir
hazine bekliyor. Dünyanın bütün hazinelerinden daha büyük bir
armağandır bu sana.
Debşelem Şah sabah uyanır uyanmaz yola düştü. Doğu¤ya doğru yol almaya
başladı. Günlerce at sürdü. Sonunda yüce bir dağa kavuştu. Dağın
eteğinde karanlık mı karanlık bir mağara gördü. Önünde güleç yüzlü, ak
sakallı bir ihtiyar oturuyordu. Debşelem, ihtiyarın yanına gitti.
Hâlini hatırını sordu. Gönlünü sevindirdi. İhtiyar da padişaha derin,
anlamlı sözler söyledi. Tatlı bir söyleşi başladı aralarında. Debşelem
Şah, hazineyi unutmuştu. Ayrılmak üzereyken yaşlı bilge, pa¤dişaha
seslendi:
- Padişahım bu mağaranın çevresinde eşsiz bir hazine gizli. Benim dünya
malında gözüm yok. Adamlarınıza emre¤din, hazineyi buldurun. Debşelem,
ihtiyar bilgenin bu sözleri üzerine rüyasını anlattı. İhtiyar bilgenin
sözünü ettiği hazine, Debşelem’e düşünde vadedilen hazineydi. Derhâl
adam¤larına haber gönderdi. Geldiler, aramaya başladılar gömüyü. Dört
bir yandan kazıya başlandı. Günlerce sürdü kazı. So¤nuçta altın, gümüş
ve türlü mücevherlerden oluşan eşsiz bir hazine ortaya çıkarıldı.
En çok mücevher, mahzendeydi. Mahzende ayrıca de¤ğerli taşlarla süslü
bir sandık da bulunmuştu. Sandığın çelik¤ten bir kilidi vardı. Usta bir
çilingir getirildi. Sandık açıldı. Mahfaza içinde bir hokka çıktı.
Hokkayı padişah Debşelem’e verdiler. Padişah hokkayı açtı. içinden
beyaz renkte ipek bir levha çıktı. Levhada İbranice yazılar vardı.
Padişah, İbranice bilmiyordu. Yazıda neler olduğunu ancak bir çevirmen
bu¤lunduktan sonra anlayabildiler. Tercüman levhadaki yazının anlamını
şöyle özetledi:
“Ben, hükümdar Hoşing Cihandar’ım. Bu hazineyi Hin431
distanlı büyük hükümdar Debşelem Ray için gömdürdüm. Ona hazineye sahip
olacağı düşünde bildirilecek. Hazineyle birlikte ona bir de vasiyet
bırakıyorum. Bu öğütleri dikkatle okusun. Mücevherlere kalbini
bağlamasın. Dünyada her şey gelip geçicidir. Üzerinde fena damgası olan
hiçbir şeye bağ¤lanmamak gerekir. Bir gün insanı bırakır gider. O bizi
bırak¤madan biz kalbimizden onu söküp atmalıyız. Bu vasiyetteki
gerçeklere bağlanananlar dünya durdukça saygıyla anılırlar.”
. Vasiyetname on dört bölümden oluşuyordu. Debşelem ve çevresindekiler
çevirmenin okuduklarını ilgiyle dinliyor¤lardı. Tercüman okumayı
sürdürdü. Padişah Debşelem ilgiy¤le dinliyordu. Vasiyet, dinleyenleri
çok etkilemişti. Yazıyı çevi¤ren adam, bu öğütlerin bir eki olduğunu
söyledi. Onu da di¤limize çevir, dediler. Tercüman vasiyetin ekini de
okudu:
- Bu öğütleri daha iyi anlatmak için on dört tane öykü vardı. Eğer
hükümdar Debşelem onları da öğrenmek istiyor¤sa, Serendip Dağı’na
gitmelidir. Debşelem Şah: Çok ilginç, dedi. Derin bir düşünceye daldı.
Öğütler kendisini çok etkile¤mişti. Mağaradan çıkan hazinenin hepsini
halka dağıttı. Ken¤disine hiçbir şey kalmamıştı. Serendip Dağı’nı
düşünüyordu. Levhada yazılanların ne anlama geldiğini tam olarak
kavra¤mayı çok istiyordu. O hikâyeler… Onları mutlaka öğrenmeliy¤di.
Yola çıkmak istediğini açıkladı. Bu konuda vezirlerinin düşüncelerini
öğrenmek istedi. Onları çağırttı. Düşüncelerini sordu. Vezirler, bu
konuda karar verebilmek için bir gün süre istediler. Padişah izin verdi.
Ertesi gün vezirler tekrar huzura geldiler. Başvezir söz aldı.
Padişahım, dedi, vasiyetteki öğütleri daha iyi anlamak güzel bir şey,
bunun için de Serendip Dağı’na yolculuk yap¤manız gerekecek. Çileli bir
yolculuk olacak bu. Doğrusu gön¤lümüz razı değil.
Vezir konuşurken padişahın zihninde hep Serendip Dağı vardı. O öyküleri öğrenmek istiyordu. Başvezir ilginç bir öneride bulundu:
- Eğer uygun görürseniz, İki Güvercin hikâyesini size an¤latayım. Konuyla ilgisi olduğunu sanıyorum.
Padişah, vezire öyküyü anlatması için izin verdi. Başve¤zir İki Güvercin hikâyesini anlatmaya başladı.
Ayı İle Dost Olan Bahçıvan
Zamanın evvelinde, mekânın bir yerinde yalnız mı yal¤nız, mutsuz mu
mutsuz bir bahçıvan yaşarmış. Hayatta kimi kimsesi yokmuş adamcağızın.
Bütün ömrünü, bağı bahçesi için harcamış gitmiş. Günün birinde
yalnızlık tak etmiş canı¤na. Gitmiş sabah erkenden bahçesine. İki
elinin arasına almış başını, düşmüş yalnızlıktan kurtulma tasasına.
“Şimdiye dek bütün gücümü, enerjimi bu bahçeye har¤cadım. Çeşit çeşit
meyveler, çiçekler yetiştirdim. Yalancı bir cennet yaptım bağımı. Fakat
ne oldu sonunda? Mutsuzluğu¤ma çare oldu mu bu güllük gülistanlık
bahçe?” diyerek tasalı tasalı düşünmüş.
“Olmaz!” demiş içinden bir ses, “Yalnızlık çekilmez, cen¤nette bile!”
bahçıvanı almış bir tasa. Mutlaka bu yalnızlıktan kurtulacak. Kötü dahi
olsa beraberlikle bölecek yalnızlığını. Ne yapmalı, ne etmeli, bilmem
ki nereye gitmeli, diye düşü¤nürken bakışları, karşıda yükselen yüce
dağa çevrilmiş ansı¤zın. Nasıl olduğunu bilmeden, kendisini dağa doğru
giderken bulmuş. “Nasıl olsa sonuçta beni yalnızlıktan kurtaracak bir
eş bulurum.” ümidiyle yola koyulmuş. Bir de dönüp bakmış ki arkasına
bağı bahçesi görünmüyor. Dağın eteklerine vardı¤ğında bahçıvan,
içindeki yalnızlık daha da artmış.
Bir süre ara vermiş yolculuğuna, yanında getirdiği azık torbasını çözüp
sofrasını yapmış, karnını doyurmaya koyul¤muş. Derken, çok geçmemiş
aradan, sevimli bir ayı görün¤müş ağaçların arasından. Tıpış tıpış
gelip adamın sofrasına kurulmuş. Bahçıvanın dili tutulmuş. Ne
diyeceğini şaşırmış. Ayı ile birlikte paylaşmış azığını. Bir müddet
sessizce otur¤muşlar. Bahçıvan kalkıp gidecek olmuş. Ayı, konuşmuş:
- Nereden geliyor, nereye gidiyorsun?
Şaşırmış adam “Ayı konuşur mu?” diye zihninden geçen düşünceyi bir tarafa itip:
- Uzaktan geliyorum, dağa gidiyorum, demiş.
- Ne yapacaksın dağda?
“Allah Allah, sorgu meleği sanki!” diye düşünmüş adam, ayı için:
- Yıllardır yalnız yaşadım. Artık canıma tak etti. Bir arka¤daş bulmaya gidiyorum, demiş.
Ayının yarasına parmak basmış sanki, hop oturmuş hop kalkmış hayvancağız. Bahçıvan bakmış, ayının gözünden yaşlar süzülüyor.
- Yahu niye ağlıyorsun, diye sormuş.
- Benim de, demiş ayı, derdim aynı. Ben de yalnızım, ovada bir arkadaş
bulurum ümidiyle ben de dağdan geliyor¤dum. Adam düşünceye dalmış bir
zaman, sonra aklına ilginç bir fikir gelmiş:
-Ne dersin, bizi kader buluşturdu galiba, gel arkadaş olalım. Ayı da
sevinçle kabul etmiş bu öneriyi. Ve birlikte dönmüşler bahçıvanın
çiftliğine. Günler yel gibi akıp gider¤ken… Bahçıvanın mutluluğu bir
ölçüde de olsa yerine gelmiş¤ken… Hiç olmaz bir şey olmuş. Bahçıvan
uyuduğu zaman, ayı, üzerine konan sinekleri kovalarmış. Yine bir gün bu
işi yaparken bakmış ki sinekler bir türlü kaçmıyor. Yerden kap¤tığı bir
kayayı, bahçıvanın sinek üşüşen alnına indirivermiş.
Ayı ne yaptığını bilir mi? Adamcağız böylece göçüp git¤miş öteki
dünyaya. Kehle, bu hikâye ile arkadaşına hainlerle kurulacak
dost¤lukların sonunda zararlı olacağını anlatmak istemişti. Kurnaz
çakal Dimne, bunu anlamıştı.
-Yani dedi Kelile’ye sen de çok safsın. Ben, efendime kötülük etmek ister miyim hiç?
- Bak Dimne, dedi Kelile; beni kandıramazsın. Alnımda enayi yazıyor mu
bir bak bakalım. Aldanıyor görünebilirim, fakat asla kolay kolay oyuna
gelmem. Tıpkı akıllı tacir gibi.
- Akıllı tacir mi, o da kim, diye sordu Dimne.
Kelile, anlaşılan yeni bir masal daha anlatacaktı arka¤daşına.
- Dinle, dedi Kelile, iyi dinle, sana kurnaz bir tacirin öyküsünü anlatacağım.

Sabırlı Yılan
Vaktiyle
bir yılan yaşlanmış, kurbağa avlayamaz olmuş¤tu. Öteden beri kurbağa
dışında bir şey yemeyen hayvan, açlıktan neredeyse ölecek bir duruma
gelmişti. Kurbağa eti ve kurbağa kanı. Bundan başka hiçbir şey yılanın
iştahını çek¤miyordu. Günlerce düşündü taşındı. Bir çare bulmak için
açlığına, bin bir türlü plan kurdu aklınca. Sonunda kurnaz kurnaz
gülümsedi. Aklına ilginç bir fikir gelmşti. “En çıkar yol bu.” diye
düşündü. Kalkıp kurbağalar padişahının huzuruna vardı. Önce yılanı
görünce ürktü padişah.
- Korkmayınız efendim, dedi yılan, benden size zarar gelmez. Kurbağaların hükümdarı şaşırdı.
Nasıl olurdu, ezeli düşmanıydı yılan onların.
- Ben, dedi, artık yaşlandım, geri kalan ömrümü size hiz¤met ederek geçirmek istiyorum.
Herkes şaşkınlık içindeydi. Yılan:
- Hayret ettiniz farkındayım. Fakat size öykümü anlatın¤ca bana hak vereceksiniz.
Günün birinde bir kurbağanın peşine düşmüştüm. A-mansız bir şekilde
izlerken, kaybettim onu. Dervişin evine gir¤mişti. Ben de arkasından
içeri daldım. Ağzıma yumuşak bir şey dokundu. Hemen ısırdım meğer
dervişin küçük çocuğu¤nun ayağı olmasın mı! Adam beni farketti. Kaçmaya
çalışır¤ken etkili bir tılsım yaparak yakaladı. “Sana…” dedi “Aklını
başına getirecek bir ceza vereceğim. Bundan böyle, kurbağa¤lara binek
olarak hizmet edeceksin. Eğer kaytarırsan, tekrar sihir yaparak
yakalar, bu kez öldürürüm seni.” Ben de bunun üzerine derhâl buraya
geldim. Artık emrinizdeyim. Nereye is¤terseniz oraya taşırım sizi.
Yılanın bu kurnaz öyküsüne kurbağalar kandı. Zavallı padişah, bundan
böyle nereye giderse yılanla gider oldu. Bir anda çabucak gezmeleri çok
sevindirmişti onları. Yılan bir şey yemiyordu bu sırada. İyice
zayıflamıştı. Padişah:
-Yahu açlıktan ölecek bir duruma geldin. Niçin bir şey yemiyorsun, diye sordu.
Yılan kendisini açındırarak:
-Efendimiz, dedi, kurbağadan başka bir şey yiyemem ben. Dervişe, sizin
hizmetinizde olacağıma dair söz verdim. Bu durumda kurbağa da
avlayamıyorum. Yapacağım bir şey yok.
Kurbağaların padişahı yılana acıdı:
- Ölmek üzerek olan kurbağaları sana vereceğim, dedi. Ve o günden sonra
sadece ölmek üzere olanları değil, sağlıklı kur¤bağalardan da birer
ikişer armağan etmeye başladı yılana.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://oyunindirsek.yetkinforum.com
 
Okul için Kitap özetim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kanal D nin Haber i ne göre 30 mart pazartesi okullar Tatil [Bilgi için tıklayın]

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Oyun İndirsek ™ :: Genel :: Bu Bizim İçin İstiyorsanız Bakabilirsiniz-
Buraya geçin: